
ANA DİL
Ben Çerkesçe’yi anlayan fakat konuşamayan çoğunluktanım. Çocukların, evlerinde konuşulan dili yani annesinden duyduğu dili çabalayarak konuşmayı söktükleri bilinen bir gerçek. Bende niye böyle olmadı ki! Evde Çerkesçe konuşulurken ben neden Türkçe konuşmayı öğrendim. Köyümüzde Türkçe’yi ilkokulda öğrenen akranlarım olmasına rağmen... Çocuk, konuşmaya çabaladığında, karşısındaki “zıgore kap ojıt” (konuşmaya çalışırken ayıp bir şey söyleyeceksin) deyip de kahkaha atarsa o çocuk bir daha o dilde konuşmaya çabalamaz. Bu düşüncemi tahminen 25 yaşlarımda iken “bir deneyeyim bakalım doğru düşünüyor muyum” deyip köy kahvesinin önünde Çerkesçe konuşan iki kişinin yanına gittim, bozuk Çerkesçem ile birkaç laf ettim. İnanır mısınız “zıgore kap ojıt” sözünü aynen duydum, bunu bilinçli yaptığım halde utandığımı hissettim, yüzüm kızardı.
Birkaç yıl önce de köyümüzde Sn. Yaşar Nogay ile görüştüğümüzde (kendisinin şimdi haberi oluyor) Yaşar abi üzerinde denedim, bozuk Çerkesçem ile birkaç laf ettim. İnanır mısınız tam tersi bir tepki aldım. Yaşar abi benim yetersiz konuşmamı sürdürebilmem için bulamadığım kelimeleri bana hatırlatarak konuşmamı devam ettirmek için çok çabaladı. Şevkimi kırmamak için de çok dikkatli davrandığını hissettim. Anladım ki, dilin devamı için konuşanların bilinçli olması, o dilin geleceği için en önemli faktördür.
Derneklerimizde yoğun şekilde Çerkesçe kursları açılmaya başlandı son yıllarda. Her ne kadar bu dilin bitmekte olduğunu gösterse de güzel bir şey. Daha önemlisi dili konuşanların günlük hayatta konuşmaya devam etmesi ve özellikle yakın çevrelerine öğretmeleri, konuşmalarını teşvik etmeleri, bunun için çaba harcıyor olmalarının çok daha faydalı olacağını düşünüyorum.
Şöyle ki, dili konuşan kişiler, evlerinde çocuklarını, komşularını ve yakın çevrelerini konuşmaya teşvik etmeleri, kendilerine Çerkesçe cevap vermelerini sağlamaları, Çerkesçe cevap aldıklarında mutlu olduklarını karşısındakine (özellikle çocuklara) belli etmeleri, telaffuz hatalarını da kırmadan düzeltmeleri, hatta ceplerinde kendisi ile Çerkesçe konuşan çocuklara verilmek üzere küçük çikolatalar taşıma gibi yöntemler kullanmaları durumunda, Çerkesçe bilen kişi sayısı kadar kursumuzun olacağını düşünüyorum. Bu yöntem ile 365 gün 24 saat süren, sayısız, başarı garantili kurslarımız olacaktır.
Bu görev de derneklerimizin, üyelerini öncelikli olarak bilinçlendirmesi, özellikle çerkesçeyi bilenleri günlük hayatta konuşmaya teşvik etmeleri, örnek olmalarını sağlaması, köylerde, şehirlerde ise evlerdeki tüm dili konuşabilenlere, derneklere gelemeyen kadınlara da bu bilinci verebilmek adına bayanlar arasında ekipler vasıtasıyla ev ev dolaşarak anlatılması, teşvik edilmesi gerekiyor. Yani; çocuklara Çerkesçe öğretmeye çabaladığımız kadar dili bilenlerin konuşmasını da sağlayabilirsek çok daha başarılı oluruz bence. Bu yöntemde en büyük görev de her zaman olduğu gibi bayanlarımıza düşüyor.
Evden çıkamadığımız şu günlerde kadınlarımız, kendilerinden yemek isterken Çerkesçe söylemedikleri takdirde çocuklarına yemek vermeseler, hızlandırılmış eğitim başlamış olur.
Saygılarımla,
Nurettin Akçal
Nisan 2020
NOT: Vatandaş Türkçe Konuş, Çerkesçe geçerli dil değil, İngilizce öğrenseler daha iyi vs. gibi konulara hiç girmeyelim. |